Tayyip Erdoğan yine “ekonomik ve demokratik reformlar”dan söz etti. Erdoğan 2021’i hedef gösterdi. Peki bu “reformlar” ne anlama geliyor?
RED yorum – AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, “2021 yılı demokratik ve ekonomik reformlar yılı olacak” dedi.
Ankara Gölbaşı Şehir Geçişi Açılışı’nda konuşan Erdoğan, “Demokratik reformları kimse bizi mecbur bıraktığı için değil milletimiz buna layık olduğu için yapacağız” diyerek yine paket açıklayacağını duyurdu.
İktidarda 18 yılını dolduran Tayyip Erdoğan’ın bitmek bilmeyen “paket”lerinden şimdiye kadar halkın yararına bir uygulama çıkmadığı dikkate alındığında, bu “reform” söyleminin altından ne çıkacak? Tartışılan konu bu.
Türkiye ekonomik olarak iflas noktasını aştı. “Ekonomik reform” denilen yeni tedbirlerin altından, işçilere, emekçilere, yoksullara süslü laflarla bezenmiş yeni bir saldırı gelecek.
Daha fazla dolaylı verginin bindirileceği ve tazminatlar gibi kazanılmış hakların kırpılacağı kesin görünüyor.
Çünkü Türkiye’nin iflası ve ödemeler dengesinin iyice altüst olduğu gerçeği, yeni kaynak yaratmada zorlanan, öte yandan yağmadan vazgeçmeyen iktidarı vatandaşa daha fazla yüklenmeye zorluyor.
“Demokratik reform” ise büyük ölçüde ABD’deki başkan değişikliği ve Avrupa’nın Türkiye’yi iyice sıkıştırması ile ilişkili. Ülkede “demokratik makyaj” yaparak görüntüyü kurtarma ve olası yaptırımlardan kaçınma çabasının öne çıkacağı görülüyor.
Ne var ki, iktidardan bir “demokratik açılım” beklentisine kapılmanın sonu hüsran olur. İktidardaki İslamcı-faşist koalisyonun mevcut baskıcı karakterini biraz olsun gevşetmesi demek, iktidarın kaybedilmesi anlamına gelir ve her iki ortak da bunun yeterince farkındadır.
Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi sembol isimlerin hürriyetlerine kavuşması mümkündür ama toplumsal muhalefetin ve işçilerin üzerindeki baskıcı uygulamalar devam edecek, binlerce tutsak suçsuz yere hapis yatmayı sürdürecek.
Yani, “reform” söylemi, iktidarın yaşam süresini biraz daha uzatma çabasından, bir çeşit suni teneffüsten başka bir şey değil.
Ne yazık ki, Türkiye gerek ekonomik gerekse toplumsal olarak tam bir çöküşe doğru sürükleniyor ve AKP-MHP koalisyonunun hakim olduğu her gün durumu daha da kötüleştiriyor. Mevcut iktidarın hiçbir “reform” girişimi bu gidişi tersine çevirme kapasitesine sahip olmayacaktır.