Küba ve Jamaika merkezli 7.7 şiddetinde deprem meydana geldi. Tsunami dalgaları karaya ulaştı. Bu bir yere kadar “kapital çıkarları için mahvedilen doğanın dengesini yeniden bulma çabası” olarak açıklanabilir.
Tsunami gibi olgular söz konusu olduğundaysa yaklaşım daha değişik olmalı. Burada öncelik, doğa olaylarının tahmin edilebilmesi, böylelikle de kayıpların önlenebilmesine verilmeli.
Bilimin tanımı sürekli değişti, birbirinden ayrıksı kutuplar, çevreler içinde hep var olmuştu.
Örneğin, Fransa’da akıl hastalarının zincirlerini çıkartan Pinel, günümüzde yaşasaydı yumuşak duvarlı bir odaya kapatılırdı. Galileo neredeyse yakılıyordu.
Hal böyleyken, doğa olaylarında can kayıplarını önleyebilecek bir sayısal yaklaşım yaklaşık bir haftadır gözümüzün önünde duruyor: Dyson Lin.
Dyson Lin’e de mantıklı bir yerden bakılmalı. Ne bir şarlatan, ne de über süper bilim adamı kahin yüksek ordinaryüs Doctor Eppensteinbergerheitung’dur.
Twitter gibi yalan haber çöplüğünde tapınılmadan ya da yerlerde sürüklenmeden önce, akademiyi şu anda ellerinde tutan çevreler tarafından ele alınmalı, doğrulanabiliyorsa doğrulanmalı ve yöntemi geliştirilmelidir.
Sektörlere çalışan laboratuvarların çok yüksek meblağlara ulaşan bütçelerinin bir kısmı (ve de diyanet, kilise gibi yer yer eğitim ve bilim bütçelerini katlayan kurumların bütçelerinin tamamı) bu işe bir süre ayrıldığında, mevcut çok iyi bilim insanlarının ortak çalışmasıyla depremler belki de çok önceden, yer, şiddet ve zaman değerlerinde çok yüksek doğruluk oranlarıyla tahmin edilebilecektir.
İnsanlık insanlığa mantıklı davranabildiği sürece daha düzgün erişebilecektir.